16 Şubat 2011 Çarşamba

Sınav Güvenliği İçin Parmak İzi Alınacak


  
       Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Ali Demir, sınav  güvenliği için ilerleyen dönemlerde parmak izi ya da göz bebeği   taraması gibi yöntemlerin de uygulanabileceğini söyledi. Demir,   "ÖSYM’nin bir çok teknolojik yatırım yapma imkanı var." diye konuştu.
                                              
    ÖSYM Başkanı Ali Demir, düzenlediği basın toplantısında  gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Bir soru üzerine,  başörtüsünün sınav güvenliği açısından bir engel teşkil ettiğine  inanmadığını belirten Demir, bu yönde bir endişenin oluşması halinde  parmak izi ya da göz bebeği taraması gibi tedbirlerin de  uygulanabileceğini aktardı.

Bilişim teknolojisinin son derece ilerlediğini ve ekonomik hale   geldiğini vurgulayan Demir, "Bir fizibilite çalışması yaptırdık. Ancak   bunu tekrarlatacağız." dedi.

Demir, parmak izi uygulamasının 6 aydan önce uygulanmasının mümkün olmadığını sözlerine ekledi.



Adaylar sınav sonuçları açıklandıktan sonra cevap kağıtlarına erişebilecek      

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Ali Demir,  bundan sonra tüm sınavlarda sonuçlar açıklandıktan 5 gün sonra adayların  bir şifre ile cevap kağıtlarına erişebileceğini söyledi. Demir, bu  sayede adayların zihinlerinde oluşabilen bazı soru işaretlerinin de  çözülmüş olacağını belirtti.

Ali Demir, göreve başladığı 22 Eylül 2010’dan bu yana ilk  kez kameraların karşısına geçti. Bugüne kadar kurumu tanımak ve gecikmiş  işleri tamamlamak için yazılı iletişimi tercih ettiğini söyleyen Demir,  "İlk kez sizlerle yüz yüze tanışıyoruz. Bundan sonra daha sık bir arada  olacağımız ümit ediyorum." diye konuştu.

ÖSYM’nin sosyal barışı tesiste en önemli kurumlardan biri  olduğunu dile getiren Demir, böyle kapsamlı bir kurumun tek başına  yönetilmesinin mümkün olmadığını kaydetti. Çalışma ekibini de basına  tanıtan Demir, "ÖSYM faaliyetleri ancak takım oyunu ile yürütülebilir. O  nedenle takım olarak birlikte çalışıyoruz." dedi.

Amaçlarının ileriye bakmak ve Türkiye’ye yaraşır bir ÖSYM  tesis etmek olduğunu dile getiren Demir, bu nedenle sunumunda ’2011 ve  sonrasında ÖSYM başlığı’ ismini tercih ettiğini aktardı.

Misyonlarını, yurt içinde ve yurt dışında hak ve adalet  esaslı sınav yapan, bilimsel yöntemler ışında ölçme, değerlendirme ve  yerleştirme çalışmalarını yürüten şeffaf bir kurum olmak olarak  belirlediklerini kaydeden Demir, şöyle devam etti:

"Burada hassasiyetle seçilen kelimeler var. Hak ve adalet,  bilimsel yöntemler ışığında ölçme değerlendirme ve şeffaf bir kurum  olmak... Bunlar özenle seçilmiş, görevimizi tanımlarken tercih ettiğimiz  nitelikli kelimelerdir. Bunları gerçekleştireceğiz. Bütün amacımız  budur."

Demir vizyonlarının yurt içi ve yurt dışında yüzde 100  güvenilir sınavlar yapmak, kriptolu ve e-imza ile çalışan, sınav  oluşturma aşamasından değerlendirme aşamasına kadar sürecin tamamını  otomatik olarak gerçekleştiren, yapılan her işlemi silinemez ve  değiştirilemez biçimde mutlaka kaydeden, uluslararası bilgi güvenliği  standartlarına sahip, toplum nezdinde itibari yüksek bir merkez olduğunu  dile getirdi.

Bir sınav hazırlığının en az 3 ay sürdüğünü belirten Demir, ilk defa  bu yıl sınav görevlilerini tam olarak tanımlayıp onları ÖSYM’nin bir  parçası haline getirmeyi hedeflediklerini söyledi. Demir, şu anda  sistemlerinde 300 binden fazla sınav görevlisinin kayıtlı olduğunu  kaydetti.

Demir, konuşmasında sınav hazırlık aşaması hakkında da  bilgi verdi. ÖSYM bünyesindeki güvenli bölgelerde sınav sorularının  hazırlandığını ifade eden Demir, baskının da kapalı dönemde matbaada  gerçekleştirildiğini dile getirdi. Demir, soru kitapçıklarının güvenli  bir şekilde sınav merkezlerine nakledildiğini kaydetti.

BAŞKASININ YERİNE SINAVA GİRME DÖNEMİ SONA ERECEK  

İlk defa bu yıl adaya özgü sınav soru kitapçıkları  uygulamasının başlatılacağını aktaran Demir, soru kitapçıkları ve cevap  kağıtları üzerinde adayın fotoğraflarının basılı olması dolayısı ile  başkasının yerine sınava girme gibi istenmeyen olayların ortadan  kalkacağını belirtti. Demir, 27 Mart’ta yapılacak YGS’de kullanılacak  örnek bir soru kitapçığı ve cevap kağıdının görüntülerini de basın  mensupları ile paylaştı. Demir her soru kitapçığına ait numaranın, aday  tarafından cevap kağıdına da işleneceğini dile getirdi.

Sınavlardaki hoşa gitmeyen olguları ortadan kaldırmak için  pek çok tedbir alındığını ifade eden Demir, bu kapsamda cep telefonu,  kol saati gibi araç gereçlerin salonlara alınmadığını hatırlattı. Demir,  tüm sınavlarda kimlik belgesi olarak sadece nüfus cüzdanı ve pasaportun   kabul edildiğini söyledi. Öğrencilerin kalem, silgi gibi gereçlerinin   de ÖSYM tarafından temin edildiğini anımsattı.

Demir, "Kötüye kullanıldığını düşündüğümüz tuvalete çıkma  serbestisini göreve geldiğimiz günden itibaren kaldırdık, bu konuda  kararlıyız. Çünkü değişik raporlarda bu imkanın çok kötü kullanıldığını  görüyoruz." diye konuştu.

Sınavın toplam süresinin 4’te 3’ü bitmeden adayların sınavdan çıkmasına  müsaade edilmediğini de hatırlatan Demir, "Tüm bunlarla sınavın adil bir  şekilde gerçekleşmesine gayret ediyoruz." ifadesini kullandı.

Demir, sınav sonrasında da tedbirlerin devam ettiğini vurguladı. Cevap  kağıtlarının görüntüleri alınarak kaydedildiğini ve silinemeyen bir  ortama dönüştürüldüğünü kaydeden Demir, "Arkasından her bir cevap kağıdı  iki defa optik okuyucudan geçirilerek, okuma farkları minimize  edilmekte." dedi.


ADAYLAR CEVAP KAĞITLARINA, SONUÇLAR AÇIKLANDIKTAN 5 GÜN SONRA ERİŞEBİLECEK 

Demir bundan sonra her sınavda uygulanmaya başlanacak yeni bir uygulama   hakkında da bilgi verdi. Demir, sonuçlar açıklandıktan 5 gün sonra   adayların kişisel şiflerini kullanarak cevap kağıtlarına   erişebileceklerini dile getirdi. Bu sayede adayların zihinlerinde oluşan   bazı soruların da ortadan kalkacağını aktaran Demir, "Çünkü pek çok   adayımız ’ben şöyle yapmıştım, böyle değerlendirildi’ gibi yorumlar   yapabilmekte. Bu, cevap kağıdını gördükten sonra tamamen ortadan   kalkmakta." dedi.

Zaman

Milli Eğitim Bakanlığı aldığı bir kararla öğretmen atamaları yalnızca yaz döneminde yapmaya karar verdi


illi Eğitim Bakanlığı (MEB), daha önce şubat ayı içinde atama yapılmayacağının duyurulduğunu, buna karşın öğretmen adayları üzerinde şubat ayında atama yapılacağı beklentisi yaratıldığını belirterek, eğitim öğretimin bütünlüğünün aksamaması için her yıl yaz döneminde tek atama yapılacağını bildirdi.

Bakanlıktan, ''2011 Şubat ayında atama bekleyen öğretmen adayları hakkında çıkan haberlerle ilgili'' açıklama yapıldı.

Açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Milli Eğitim Bakanımız Sayın Nimet Çubukçu tarafından şubat ayında atama yapılmayacağı defalarca açıklanmasına rağmen, bazı köşe yazarlarının konuyu çarpıtarak ele aldığı gözlemlenmiştir. Şubat ayı içinde atama yapılmayacağı tarafımızdan 31 Aralık 2009 ve 26 Ocak 2010 tarihlerinde yapılan basın açıklamalarıyla da duyurulmuş ve 2010 yılında şubat ayı atamaları gerçekleştirilmemiştir. Ancak bir kereye mahsus 10 bin öğretmen atamasının ilki 2010 Haziran ayında yapılmıştır. Böylece 2008-2009 yıllarında KPSS'ye girip başarılı olan öğretmen adaylarımızın şubat ayında gerçekleştirilmeyen atamadan ötürü herhangi bir hak kaybı olmamıştır.

Öğretmen adaylarının umutları üzerinden beslenerek, spekülatif yazılar ve haberlerle adaylar üzerinde şubat ayında atama yapılacağı beklentisinin oluşturulması son derece üzücüdür. Milli Eğitim Bakanlığı olarak bir kez daha belirtmek isteriz ki eğitim öğretimin bütünlüğünün aksamaması için her yıl yaz dönemi tek atama yapılacaktır ve Bakanlığımız bu politikasında kararlıdır.''

YGS’de yüksek puan alanların düzenli kitap okuduklarına dikkat çeken uzmanlar, kitabın Türkçe’de 10 soru kazandırdığını söyledi


Geçen yıl yenilenen üniversite sınav sisteminde öğrencileri en çok zorlayan ders Türkçe oldu. Özellikle paragraf sorularının uzunluğundan şikayetçi olan üniversite adaylarına tüyolar ise eğitim uzmanlarından geldi.

Adayların bu yıl da aynı sorunlarla karşılaşmamaları için hergün 1 saat kitap okumalarını öneren uzmanlar, hızlı okuma alışkanlığı getiren, metinlere farklı açılardan bakmayı sağlayan, yorum kabiliyeti kazandıran kitap okumanın YGS’de öğrencilere büyük başarı getireceğini söylediler. Geçen senenin YGS birincilerinin hepsinin başarısını çok kitap okumaya bağladıklarını hatırlatan eğitimciler, bir alışkanlık haline getirilen bu eylemin YGS’de en az 10 soru kazandıracağını belirttiler.

ANALİZ YETENEĞİ SAĞLIYOR

Eğitimciler, gençlerin kitap okumayı zorunluktan değil, severek yapılan bir alışkanlık olarak hayatlarına dahil etmesi gerektiğinin altını çizdi. Uzmanlar, kitap okumanın ders aralarında sağlayacağı zihin rahatlatmasının yanı sıra uzun sorularda dikkat toplama, anlatım bozukluğu sorularında analiz yeteneğini geliştireceğini söyledi. • EBRU BARAN İSTANBUL

İnternet kitabın önüne geçiyor

Demokrat Eğitimciler Sendikası tarafından yaptırılan ‘Türkiye Neden Okumuyor’ anketinden Türkiye’de gençlerin yüzde 10.7’si düzenli kitap okuduğu sonucu çıktı. Gençlerin yüzde 15.9’u iş yoğunluğundan kitap okumaya vakit bulamazken, yüzde 18.2’si de dersler nedeniyle, yüzde 26.8’i arkadaşlarının okuma alışkanlığı olmadığı için, yüzde 28’i de televiyon ve internet yüzünden kitap okumadığını söyledi.

Yeni ÖSYM ve YGS'de Yeni Uygulamalar



Her şerde bir hayr gizlidir derler. 2010 yılının en önemli olaylarından biri de KPSS kopya skandalı... Zira eski adıyla Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi, yeni adyla Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi bu skandalla büyük bir sarsıntı geçirdi. Henüz sonuçlanmayan soruşturma süreci de işaret etti ki kopya KPSS ile sınırlı değil. ÖSYM önemli bir kurum, onlarca sınavla üniversite yerleştirmelerinden devlet kadrolarına yerleştirmeye kadar birçok ölçme ve yerleştirme işlemini gerçekleştiriyor. Sadece 2010 yılında 7 milyon 838 bin 830 (7.838.830) aday ÖSYM'nin gerçekleştirdiği sınavlarda ter döktü.

Hani dedik ya 'her şerde bir hayr gizlidir' diye... Bu vahim kopya olayının hayrı da ÖSYM'de meydana gelen ciddi değişiklikler, aşırıya kaçıldığı bile söylenebilecek önemli güvenlik tedbirleri ve şeffaflaşan hizmetler olsa gerek... Zira kopya sürecinden sonra ÖSYM yönetim ve kadrolarında değişiklik olmakla birlikte çok anlamlı yenilikler de beraberinde geldi...

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, birkaç gün önce temsili bir grup Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) adayı ve basın mensubu ile toplantılar düzenleyerek yeni uygulamalar hakkında bilgi verdi. ÖSYM'nin daha önce açıkladığı güvenlik tedbirleriyle birlikte ilk defa 27 Mart 2011 tarihindeki YGS'de uygulanacak yenilikler de var.

Adaylara özel kitapçık ve cevap kağıdı hazırlanacak
Bundan sonra ÖSYM'deki sınav sorularının basımı sürecinde hakemler ve şahitler de yer alacak. Hazırlanan soruların basım evine gönderilmesi ve basımı sırasında hakemler her şeyin kuralına uygun yapılıp yapılmadığını kontrol ederken şahitler de her şeyin yolunda gidip gitmediğini gözlemleyecek.

İlk defa 27 Mart 2011 YGS'de adaylara özel soru kitapçıği ve cevap kağıdı hazırlanacak. Hem soru kitapçığında hem de cevap kağıdında adayın resmi basılacak. Böylece başkasının yerine sınava girme ihtimalinin ortadan kaldırılması planlanıyor. Hatta ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, ilerleyen zamanlarda parmak izi ya da göz bebeği taraması da yapılabileceğine işaret ediyor.

Adaylar cevap kağıdını görebilecek
Üzerinde durulması gereken anlamlı yeniliklerden birisi de bundan böyle adayların cevap kağıtlarını görebilecek olması. Zira adaylar girdikleri sınavlarda cevaplarını yazıp alamıyorlar ve sınav sonrasında da kaydırma yapıp yapmadıkları gibi birçok konuda tereddütlere düşebiliyor ve "ben şöyle yapmıştım ama böyle değerlendirildi" gibi çelişkiler yaşayabiliyordu. Adaylar sınavlara başvurusu sırasında kendilerine verilen ÖSYM şifreleri ile ÖSYM sitesinden giriş yaparak cevap katlarını görebilecek ve böylece terddüt ve çelişkiler de ortadan kalkacak. Gerçi bu durum bazı adayların bahanelerini de ellerinden alacağa benziyor :)

Bir diğer kolaylık ise adayların internet üzerinden itiraz edebilecekleri bir sistemin hazırlanıyor olması. Görülen o ki ÖSYM, daha güvenli, güvenilir ve şeffaf bir yapı oluşturmaya doğru hızlı adımlarla ilerliyor. İnternet ve teknelojik gelişmeleri de dikkate alarak adayların işlemlerini de kolaylaştırıyor. Atılan adımlar bence oldukça önemli ve anlamlı.

Sanırım bu da bizim gerçeğimiz; müsibetle karşılaşmadan önlem almıyoruz...

Ha unutmadan, 27 Mart 2011 Pazar günü saat 03.00'da saatler 1 saat ileri alınacak. Siz siz olun bu defa müsibet yaşamadan önleminizi alın ve 27 Mart 2011 Pazar günü yapılacak YGS'ye geç kalmayın :)

Yükseköğretim Yeniden Yapılandırılıyor


YÖK   Başkanvekili ve yeniden yapılandırmaya ilişkin komisyonun Başkanı Prof.  Dr. Yekta Saraç, ön çalışma raporuna ilişkin gazetecilere yazılı metin  dağıtarak, açıklama yaptı.

Ön komisyon raporunda, Anayasa tarafından yükseköğretimi planlamak, düzenlemek, yönetmek ve   denetlemekten sorumlu olarak belirlenen YÖK oluşturulduğunda   üniversitelerin sayısının 27 olduğunu anımsatılarak, aradan geçen 30 yıl   boyunca özellikle son yıllarda kurulan yeni devlet ve vakıf   üniversiteleri ile üniversitelerin sayısının yaklaşık altı kat artış   gösterdiği belirtildi.

Bu artışın, YÖK’e yeni sorumluluklar   getirmesi bir yana kurulu sistemin pek çok alanında yurt içi ve yurt   dışındaki gelişmelere cevap verecek kuramsal ve kurumsal değişikliğin   zamanında gerçekleşememesinin Türkiye için ’’geciken reform maliyetini   artırdığı’’ ifade edilen raporda, şunlar kaydedildi:

’’Türkiye’de   üniversite reformu çalışmaları YÖK tarihinden daha eskilere uzanır.   YÖK’ün kuruluşundan itibaren de bu reform çağrıları sürekli duyulmuştur.   Bununla birlikte son dönemlerde üniversite reformu söz konusu olduğunda  dikkatler çoğu zaman günlük politika ile de ilişkilendirilen belli bazı  konulara yönelmektedir. Bu ise yükseköğretimdeki yapısal   değişikliklerin gerçekleşmesi yönündeki iradenin önüne engel koymakta,   ayrıca bu yöndeki gayretlerin sınırlı ve içe dönük olması sonucunu   doğurmaktadır. Halbuki pek çok alanda olduğu gibi yükseköğretim de bütün   dünyada küreselleşen bir yapıya bürünmektedir. Bu bağlamda Türkiye’nin   de dahil olduğu Avrupa yükseköğretim alanını da aşan, akademide evrensel  ilkeleri gerçekleştirme arayışları kadar Avrupa yüksek öğretiminde  yaşanılan sorunların da bir sonucu olan Bologna süreci burada  hatırlanmalıdır. Bununla birlikte Türk yükseköğretimin bu süreç içerisinde attığı olumlu adımlar ülkemiz için geciken reformun getirdiği  ve getireceği sorunları ortadan kaldırmak için yeterli değildir.’’

Yükseköğretim  alanında bugün gelinen noktanın, sorunlar ve sorunlu alanlar için lokal  çözüm arayışlarına yönelme yerine yükseköğretim sisteminin yeniden  yapılandırılmasını gerekli kıldığı vurgulanan raporda, şu  değerlendirmelerde bulunuldu:

’’Yükseköğretim alanında zaman  zaman yapılan kısmi değişiklikler yerine yapısal değişimin hangi düzeyde  yasal bir düzenleme gerektirdiği bir engel olarak görülmeden bu yönde  bir irade ortaya konulması gereği vardır. Bu sürece ilgili tarafların  katılımı başlangıç aşamasında sağlanarak bir model oluşturulmalı ve  geliştirilmeli, daha sonra bu modelin kamuoyunda yeterince tartışılması  sağlanmalı, nihai şekli verildikten sonra da siyasi karar alıcılara bu  model sunulmalıdır. Bütün bu sürecin şeffaflık ve katılımcılık  içerisinde sürdürülmesi gereklidir. Aynı şekilde gerçekleştirilecek  değişikliğin dayanacağı zihniyetin dikkate alınacak temel ilkelerin  belirlenmesi, yükseköğretimde planlanan bu değişim sürecini yönetmek  kadar önemlidir. Bundan dolayı YÖK olarak bugün sürecin başında  Kurulumuzun koordinasyonunda gerçekleştirilecek yeniden yapılandırma  çalışmalarının belirlenen amaç ve ilkeler çerçevesinde yürütüleceğini  kamuoyuna açıklamaktayız.

Yükseköğretimin yeniden  yapılandırılmasının, bireylerin dünyanın değişen koşullarına uyum  sağlayabilecek bilgi, beceri ve yetkinliklerle donatılması, girişimde  bulunmaktan ve sorumluluk yüklenmekten kaçınmayan, eleştirel düşünme  becerilerine sahip, insan hakları ve demokrasi, çevresel, kültürel ve  estetik değerler konularında duyarlı aktif yurttaşlar olması, ayrıca  verilen eğitimin geniş kitlelere erişecek ülkenin yarışmacı  potansiyelini geliştirmesi, yapılan araştırmaların uluslararası düzeyde  saygınlığı olan bilim ve sanat üretimine yönelmiş olması, ülkenin  rekabet edebilirliğine destek olması, topluma hizmet   faaliyetlerinin etkin ve sürdürülebilir kılınmasını amaçlaması   gerektiğini düşünüyoruz. Kurulun çabasının, yükseköğretim sistemimizin   belirlenen temel prensipler üzerine bina edilmesi, sistemin tüm   bileşenlerinin bu prensipler ışığında katılımcı bir süreçte   geliştirilmesine yönelik olacağını belirtmek istiyoruz.’’

Ön   raporun, Galatasaray Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ethem Tolga,   Hacettepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Kazdağlı ve   Işık Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Öktem Vardar’ın   katkılarıyla hazırlandığını anlatan Saraç, raporun bugün toplanan YÖK   Genel Kurulu’nun incelemesine sunulduğunu söyledi.

TEMEL PRENSİPLER BELİRLENDİ

Yükseköğretimin   yeniden yapılandırılması çalışmalarına ilişkin hazırlaran ön çalışma   raporunda, temel prensipler belirlendi. Buna göre yükseköğretim,   ’’çeşitlilik’’, ’’kurumsal özerklik ve hesap verebilirlik’’, ’’performans değerlendirmesi ve rekabet’’, ’’mali esneklik ve çok kaynaklı gelir yapısı’’ ile ’’kalite güvencisi’’ temel prensipleri çerçevesinde yapılandırılacak.
Yükseköğretimin  yeniden yapılındırılmasına ilişkin hazırlanan ön çalışma raporunda,  YÖK’ün çabasının yükseköğretim sisteminin, belirtilen temel prensipler  üzerine bina edilmesinin, sistemin tüm bileşenlerinin bu prensipler  ışığında katılımcı bir süreçte geliştirilmesine yönelik olacağı  vurgulandı.

Bu temel prensipler, ’’çeşitlilik’’, ’’kurumsal özerklik  ve hesap verebilirlik’’, ’’performans değerlendirmesi ve rekabet’’,  ’’mali esneklik ve çok kaynaklı gelir yapısı’’ ile ’’kalite güvencisi’’  olarak belirlendi.

Yükseköğretim kurumlarının verdiği derecelerin   karşılaştırılmasının ve geçerliliğini sağlayacak asgari standartlar   çerçevesinde çeşitliliğin sağlanması gerektiğinin altının çizildiği   raporda, ’’Kitle eğitiminin giderek çeşitlendirdiği öğrenci profiline   muhatap olmak ve bunun yarattığı öğrenci taleplerini karşılamak, piyasa ihtiyacına cevap vermek ve istihdam gibi nedenler tüm dünyada   yükseköğretimde çeşitliliği öne çıkarmaktadır’’ denildi.

Yükseköğretimde   çeşitliliğin muhtelif boyutlarının bulunduğu ifade edilerek, bazı   kurumların temel veya uygulamalı araştırmalarda yoğunlaştığı,   bazılarının ise eğitim ağırlıklı veya topluma hizmete odaklı olabildiği belirtildi. Karar alma mekanizmaları ve yönetim sistemi, eğitim şekli   gibi konularda farklılaşmaya imkan tanıyan, ayrıca devlet, vakıf, özel veya uluslararası üniversite modellerinin hayata geçirilebileceği vurgulandı.

Aktifhaber

Google 6 Bin 200 Kişiyi İşe Alacak


Google Başkan Yardımcısı Alan  Eustace yaptığı açıklamada, tüm disiplinler için dünya genelinde  yetenekler arandığını belirterek, 2007 yılında 6 bin 131, 2010 yılında  ise 4 bin 600 kişiye yeni istihdam sağlandığını ifade etti.

ABD’de   kaç kişiye istihdam sağlanacağına ilişkin bilgi vermeyen Google,   Avrupa’da ise bu yıl 1.000’den fazla kişiyi işe alacağını duyurdu.

30   ülkede 60’tan fazla ofisi bulunan Google’ın 31 Aralık tarihi itibariyle  çalışan sayısının 24 bin 400 kişi olduğu belirtiliyor.

ntvmsnbc

7 Yeni Üniversite Kuruluyor


   ÖSYM’nin yeniden yapılandırılmasını öngören kanun teklifini görüşen  Meclis Milli Eğitim Komisyonu alt komisyonu, çalışmalarını tamamladı.
   5 ayrı toplantı sonrasında rapor yazım hazırlıklarına başlayan  alt komisyon, 7 yeni vakıf üniversitesi kurmayı kararlaştırdı. Kanun   teklifi önümüzdeki hafta Milli Eğitim Komisyonu’nda görüşülecek. Bu 7   vakıf üniversitesinden biri, medya ve madencilik sektöründe Türkiye’nin önde gelen isimlerinden Akın İpek tarafından kurulacak olan ’Altın Koza’  üniversitesi. Ankara’da eğitim verecek üniversitede ’iletişim   fakültesi’ başta olmak üzere ’güzel sanatlar, insani bilimler ve   edebiyat, siyasal bilgiler, iktisadi ve idari bilimler’ fakülteleri ile sosyal bilimler enstitüsü bulunacak. Altın Koza’nın dışında tıp   ağırlıklı ’Ankara Bilge Üniversitesi’ kurulacak. ’Türk Hava Kurumu   Üniversitesi’, ’Bursa Orhangazi Üniversitesi’, ’İstanbul Gelişim   Üniversitesi’, ’Alanya Hamdullah Emin Paşa Üniversitesi’ ve ’Üsküdar   Üniversitesi’ açılacak diğer vakıf üniversiteleri.

Yardımcı doçentlere derece müjdesi

Öte yandan yardımcı doçentlerin uzun yıllardır beklediği ’derece’   müjdesini de ’alt komisyon’ verdi. Alt komisyonda teklife eklenen bir   madde ile halen en fazla 3. dereceye kadar inebilen yardımcı doçentlere birinci dereceye kadar inme hakkı getirilecek. AK Parti Grup başkan   vekillerinin verdiği kanun teklifinde yer alan ve meslek liselerinin   polis meslek yüksekokullarına giriş yasağını kaldıran madde de aynen   kabul edildi. Ayrıca ÖSYM Başkanı’nın YÖK’ün belirleyeceği üç aday   arasından birinin Bakanlar Kurulu’nca teklifi ve cumhurbaşkanınca   atanması önerisinden ’Bakanlar Kurulu’ çıkarıldı. Bu durumda   cumhurbaşkanı, YÖK’ün önereceği üç kişiden birini doğrudan ÖSYM başkanı olarak atayacak.

Zaman